Burası Dünya, Her şey Yarım Kalır

“Hüzün, mutluluğa ramak kala yakalar bizi…”

KÜLTÜR SANAT 02.02.2025, 08:16 02.02.2025, 08:18
Burası Dünya, Her şey Yarım Kalır

Telefonum çaldı, arayan Refik Hocaydı. “Burası dünya, her şey yarım kalır! Ne dersin Hocam? ”dedi. İçten ağlamaklı oldum, Gözlerim doldu. “Bu söz, onun için söylenmiştir”. dedim, telefonu kapattım. Dostumun mezar taşına yazılacak “sözdü” bu, isabet olmuş, dedim. Belki sonra mezarının bir tarafına bir şiirinden birkaç mısra yerleştiririz, diye düşündüm. Şiiri ve müziği çok severdi. Gönlü engindi, sesi dolu doluydu.

Avazında kuş sesleri ve bir bahar öncesi hüzün... Bir asır biriktirmişiz sanki... Bir şehrin caddelerini, caddelerindeki ağaçlarını, çarşısındaki merhabalar, güleryüzleri... Muradına ermiş miydi, tam kestiremiyorum. Hasretleri vardı hepimizin, hüzünleri. Yüreğimiz engindi ve ezgiliydi, türküleri vardı. Türkülerimiz, şiirlerimiz vardı. Dr. Ali’nin eşlik ettiği akşam söyleşileri, Mehmet’in demlediği çaylar, Raşit’in yaz davetleri, Abdülkadir Hoca’nın ziyaretleri, Işıl Hocanın esprileri eksik olmazdı. Uzunca oturduğumuz öğretmenevi divan salonu, türküler, ezgiler, şiirler, felsefe tartışmaları, il dışından gelen misafirlerle dolup taşardı… Şehrin ufkuna, yüreğine dokunmadan durmazlardı. Büyük keyif alırdık her birimiz. Burası aynı zamanda dost meclisiydi, entelektüel bir yüzü vardı bir de sohbetin, tatlı tartışmaların.

Geceye türküler damgasını vururdu en çok. Ve her türkü, bir hikâyenin dile gelmiş haliydi. Kimisi uzak diyarlarda beklenen sevgiliyi anlatırdı, kimisi bir memlekete duyulan hasreti. Her ezgi, bir kalbin sesiydi aslında; susmuş kelimelerin, yankılanan duyguların ifadesiydi. Çarşının taşları, üzerine basan ayaklardan hikâyeler biriktirirdi; caddelerde esen rüzgâr, yaprakların hışırtısına karışırdı. Hepsi vardı sofrada. Gün ışığı, yağmur bulutu, kim/sessizlik, çocukluk ve hasret duyduğumuz her şey… Fahri Kayahan’ın “Dert bende, kere bende”,  “Mendilin işle gönder” türkülerine herkes eşlik ederdi.

Malatya’da gün, ağır ağır akşama dönerdi. Herkesin yolu Murat’ın mekânından, öğretmenevinden geçerdi bir şekilde. Kamil, Sait, İbrahim Hoca, Çetin Hoca, Ali Hoca ve bilumum şehrin müstesna insanları… Bir çay, bir kahve ve elbette sohbet için gelinirdi, hem pencereden dışarıya bakardı Murat, en çok da Rasim’i görürdü. Yüksek sesle çağırır, espriyi patlatırdı. Bazen Yusuf’la mesai sonrası yanına uğrardık, çekmecesinden çikolata çıkarır, kahve ısmarlardı. Eğitim adına da birkaç laf etmeden durmazdı. Musa’ya, Bülent’e arada birlikte uğrar, uzun uzun sohbet ederdik.

Gökyüzü mavinin, morun, kızılın ve gri tonlarının içinde salınırken, sokak lambaları birer birer yanardı. O vakit, şehir biraz daha içine çekilirdi; bir köşede derin bir nefes alır gibiydi. İnsanlar yorgundu, ama umutları hala sıcacıktı. Belki bir gün, hasretleri dinerdi. Belki bir gün, muratlarına ererlerdi. Ama o güne kadar, türküler onlarla kalacaktı; içlerini ısıtacak, yüreklerini teselli edecekti. 6 Şubat öncesi, başka bir şehir vardı çünkü capcanlıydı, güzel zamanlara ev sahipliği yapmaktaydı.

Şiirden söz ettiğimiz zamanlar çoğunluktaydı. O, İsmet Özel’den, Ahmet Arif’ten okurdu. Ve şehir, her gece kendi sessiz duasını ederdi. "Bütün yollar sizi iyiliğe çıkarsın," derdi rüzgâr. "Gözyaşlarınız bir gün mutluluklara karışsın," diye fısıldardı caddeler. "Yüreğinizdeki türkü hiç susmasın," diye eklerdi yıldızlar. Böyleydi işte; şehir de insan gibiydi. O da hasret biriktirir, o da hüzünlenirdi. Ve o da, ezgili bir yürek taşırdı içinde. Bunu en çok Murat’ın yüreğinde gördük. Türkülere yeniden can verirdi sesi. Her birimizde onun birkaç söylediği türkünün kaydı vardır.

Gece ilerledikçe sokaklar sessizleşir, yalnızlığın hükmü başlardı. Fakat bu yalnızlık bir hüzünden öte, bir teslimiyet gibiydi. İnsanlar evlerine çekilirken, şehir kendi nefesini dinlerdi. Rüzgârın taşıdığı ezgiler pencerelere çarpar, perdelerin ardından içeri süzülürdü. Her evde farklı bir hikâye, farklı bir umut vardı; ama hepsinin ortak paydası, geçmişten geleceğe taşınan aynı özlem ve aynı türkülerdi. Bazen telefonun çıkarır: “Durun biraz, Necdet Abi de dinlesin muhabbeti, arıyorum” der uzaklardaki dostlara kadar ulaştırırdı sesimizi. Hoca, güzel karşılıklar verir, gecemize, sohbetimize renk katardı.

Bir zamanlar bu sokaklarda yankılanan çocuk kahkahaları, çınlayan çekiç sesleri, pazarlarda yükselen çağrılar artık rüyalarda yaşamaya başlamıştı. Şehir, bir insana benzerdi; yaş alır, anılarla dolardı. Kimi anı gülümsetir, kimisi yürek burkardı. Ama hiçbir anı, unutulmak istemezdi. Deprem ve yıkım kadardı ölüm…

Gökyüzünde bir yıldız kayar, bir dilek tutardınız belki. Dilekler, kiminin dudağında sessiz bir mırıltı, kiminin kalbinde ağır bir fısıltıydı. Şehir, bu dileklerin tanığıydı. Her kayan yıldız, gökyüzüne yazılan bir sırdı. Oysa dilek tutmayı unuttuk, ağladık yalnızca o yıldız kaydığında.

Güzel zamanlarda şarkılar vardı. Ve sabah, usulca şehri uyandırırdı. Güneş, eski taşların arasına sızar, ağaçların yapraklarında oynamaya başlardı. Bir kahve kokusu yükselirdi çarşıdan; yeni bir gün, yeni umutları beraberinde getirirdi. Ama geçmişin gölgesi hep yakında olurdu; çünkü insanlar biriktirdiği anılarla yaşardı. Şimdilerde, yıkılmış ve dümdüz olmuş çarşılar, kahvehaneler, kitapevleri, camiler, konakların yalnızca yıkıntıları var, yakında onlar da olmayacak. Her gün ufalıyor canım şehir. Arkadaşlarımın çoğu şehir merkezine uğramadan geçiyorlar, yıkım onlara dokunuyor, biliyorum. Murat bu yıkımı görmedi, göremedi. Tam beş önce çekip gitti aramızdan.

Türküler susmazdı genellikle, ama o gün sustu.  Yeni bir gün başladığında bile, eski zamanlar kendi hikâyelerini anlatmaya devam eder elbette. Ve biz, bu şehirle birlikte, kendi türkümüzü söylemeye devam edemedik ne yazık ki.

Her adım, her nefes, her bakış, o türkünün bir dizesiydi. Şehir bizimle yaşıyor, biz şehirle nefes alıyorduk. Sonsuz bir döngüydü bu; hüzünle mutluluk arasında bir yolculuktu. Ve o yolculuk, hiç bitmeyecek gibiydi. Şiirlerini yayınladığımızda, şehrin bir nebze de olsa kokusunu yeniden aldık. Ölümünün ilk yılında onu güzelce andık, güzel dostlarla. Şehre gelirken, önce mezarına uğruyorum, onunla selamlaşıyorum sonra gidiyorum. Buraya, mezarına gelmezsem gücenir, biliyorum, gönül koyar.

Bir deprem, kıyamet öncesi kaybettik seni. Büyük bir sürpriz yaptın, ağlattın sevdiklerini. Kalbin neye yenik düşmüştü bilemedim. Bir Şubat günü çok üşüdüm. Bu benim en uzun üşümemdi, o mezarlıkta. Kalabalıktı ama yalnızdım... Yağmur yağıyordu, uzun bir kuraklıktan sonra... Ne çok sevenin vardı bu şehirde, bir kez daha gördüm.

Toprağın kokusu yağmurla birlikte burnuma doluyordu. O kokuda geçmişin bütün anıları gizlenmişti sanki. Gülüşün, son vedan, arada kalan sessiz bakışlar... Hepsi birer yankı gibi şehirde dolaşıyordu. Ama o gün, hiçbir şey ısıtamıyordu bizi. Üstelik büyük deprem daha olmamıştı. “Benden sonra kıyamet kopacak!” diye yaptığın espri aslında gerçek olacaktı.

İnsan, toprağa bıraktığı sevdikleriyle birlikte bir parça da kendini bırakırmış. O gün bunu bir kez daha anladım. Ellerim titriyordu, ama soğuktan mı, yoksa yüreğimin yükünden mi, bilemiyordum. Mezar taşına uzun uzun baktım, sanki hâlâ burada olduğunu söyleyen bir iz gibi.

Yağmur hızlandıkça insanlar yavaş yavaş çekildi, ben kaldım biraz daha. Islanan saçlarıma, üşüyen ellerime aldırmadan öylece durdum. Toprağın altındaki o sessizliğe ulaşmaya çalışıyordum. Sana bir şeyler söylemek istiyordum, ama kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Gözyaşlarım yağmurun içinde kayboluyordu; belki de o yüzden kendimi biraz daha yalnız hissediyordum.

Zaman durdu sandım o an. Rüzgâr esmiyor, sadece yağmur yağıyor... Bir an için, yitip giden tüm hikâyeler gözümün önüne geldi. Seni kaybetmenin acısı bir dalga gibi üzerime vurdu; ama o dalganın altında ezilmedim. Çünkü bir yerlerde, o yağmurun sesinde, senin sesini duyduğumu sandım. Bir türkü gibi... İnce, hüzünlü, ama umut dolu. Malatya, gençliğimin şehri, türkülerimin, türkülerimizin adresiydi ne de olsa…

O mezarlıkta ne kadar kaldığımı bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var: O gün, o Şubat soğuğunda, seninle vedalaşmadık. Elbette helalleştik…

Çünkü insan sevdiği dostlarını tam anlamıyla uğurlayamaz. Sen hâlâ buradasın. Yağmurda, rüzgârda, türkülerde... Ve ben her türküde biriktirdiğimiz dostluğumuzu bulmaya devam edeceğim, adını burada sayamadığım diğer dostlarımızla birlikte.

Murat, "Muradına ermiş miydi" sorusu, hepimizin yüreğinde bir cevapsızlık bırakıyor… Hasretlerimiz ve hüznümüz, her biri bir türküye, bir şiire, bir hikâyeye, dönüşerek yankılanıyor.

“Burası Dünya, her şey yarım kalır!”

FERMAN SALMIŞ

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
5
kısa süreli hafif yoğunluklu yağmur
Günün Anketi Tümü
2025/2026 Şampiyonu Kim Olur Sizce ?
Namaz Vakti 20 Aralık 2025
İmsak 06:49
Güneş 08:21
Öğle 13:10
İkindi 15:29
Akşam 17:49
Yatsı 19:16
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 16 39
2. Fenerbahçe 16 36
3. Trabzonspor 16 35
4. Göztepe 16 29
5. Beşiktaş 16 26
6. Samsunspor 16 25
7. Gaziantep FK 16 23
8. Kocaelispor 17 23
9. Başakşehir FK 16 20
10. Alanyaspor 16 18
11. Çaykur Rizespor 16 18
12. Konyaspor 16 16
13. Gençlerbirliği 16 15
14. Kasımpaşa 16 15
15. Antalyaspor 17 15
16. Kayserispor 16 14
17. Eyüpspor 16 13
18. Fatih Karagümrük 16 9
Takımlar O P
1. Amed SK 17 35
2. Esenler Erokspor 18 33
3. Pendikspor 17 33
4. Bodrum FK 17 31
5. Çorum FK 17 29
6. Iğdır FK 17 29
7. Erzurumspor FK 17 27
8. Boluspor 17 26
9. Bandırmaspor 17 26
10. Serik Belediyespor 17 25
11. Keçiörengücü 17 22
12. Sakaryaspor 17 22
13. Sivasspor 17 21
14. Van Spor FK 17 21
15. İstanbulspor 17 21
16. Manisa FK 17 19
17. Sarıyer 18 18
18. Ümraniyespor 17 18
19. Hatayspor 17 5
20. Adana Demirspor 17 2
Takımlar O P
1. Arsenal 16 36
2. Manchester City 16 34
3. Aston Villa 16 33
4. Chelsea 16 28
5. Crystal Palace 16 26
6. Manchester United 16 26
7. Liverpool 16 26
8. Sunderland 16 26
9. Everton 16 24
10. Brighton & Hove Albion 16 23
11. Tottenham 16 22
12. Newcastle United 16 22
13. Bournemouth 16 21
14. Fulham 16 20
15. Brentford 16 20
16. Nottingham Forest 16 18
17. Leeds United 16 16
18. West Ham United 16 13
19. Burnley 16 10
20. Wolverhampton 16 2
Takımlar O P
1. Barcelona 17 43
2. Real Madrid 17 39
3. Villarreal 15 35
4. Atletico Madrid 17 34
5. Espanyol 16 30
6. Real Betis 16 25
7. Athletic Bilbao 17 23
8. Celta Vigo 16 22
9. Sevilla 16 20
10. Getafe 16 20
11. Elche 16 19
12. Deportivo Alaves 16 18
13. Rayo Vallecano 16 18
14. Mallorca 16 17
15. Real Sociedad 16 16
16. Osasuna 16 15
17. Valencia 16 15
18. Girona 16 15
19. Real Oviedo 16 10
20. Levante 15 9