Libya’da yeni dönem, yeni stratejiler

Libya’nın toparlanması ile Türkiye-Libya ilişkilerinin derinleşmesi birbirini besleyen iki süreç olarak ilerledi. Gerek uluslararası gerekse Libya içindeki üçüncü tarafların provokasyonlarına rağmen, Libya toparlandıkça ilişkiler ilerledi.

GÜNDEM 19.04.2021, 12:24
Libya’da yeni dönem, yeni stratejiler

Libya’da sancılı bir iç savaşın ardından devrimin kazanımlarını korumakta kararlı Libyalı aktörlerin çabası ve Türkiye’nin ciddi katkılarıyla darbeci General Halife Hafter güçlerinin Trablus’a yönelik saldırıları durduruldu. Böylece Libya hükümetinin ülke içindeki etkinlik alanı genişlerken, uluslararası platformda da eli güçlendi. Argümanları da Libya krizine müdahil aktörler tarafından daha fazla kabul görmeye başladı. Ve nihayet Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde ülkede geçiş hükümeti kuruldu.

Geçiş hükümetinin kurulmasının ardından Libya siyaseti için yeni bir dönem başlamış oluyor. Bu durum iç savaş ve benzeri tehditlerin bütünüyle geride kaldığı anlamına gelmiyor. Bu anlamda grupların silah bırakması ve yabancı milislerin ülkeyi terk etmesi başta olmak üzere alınması gereken birçok tedbir var. Ancak hem iç hem de uluslararası aktörlerin yeni durumu kabullendiklerini ve yeni şartlarla uyumlu olacak şekilde pozisyonlarını gözden geçirdiklerini ifade etmek mümkün. Nitekim hükümet de acil ihtiyaçların karşılanması ve seçimlere kadar siyaset, güvenlik ve ekonomi alanlarında yeniden toparlanmaya yönelik ciddi bir çaba içine girdi.

Özellikle milis grupların tasfiyesi, silah bırakması ve entegre edilmesi ile yabancı milislerin ülke dışına çıkarılması söz konusu olduğunda Hafter -ve dolayısıyla Wagner- yani Rusya tarafının oyun bozanlık yapacağını şimdiden ifade etmek mümkün. Hükümet bir yandan bu netameli konuları planlarken öte yandan kısa vadeli acil ihtiyaçların giderilmesine odaklandı.

Hükümeti zorlayacak konuların başında ülkedeki siyasi ve toplumsal bölünmüşlüğü gidermek, kurumları birleştirmek, savaş suçlarıyla ilgili adım atmak ve olası çatışmaların önüne geçerek 24 Aralık'taki seçimleri gerçekleştirmek geliyor. Siyaset ve güvenlik alanlarının yeniden yapılandırılması en fazla tartışma konusu alanlar olarak ön plana çıkıyor. Özellikle milis grupların tasfiyesi, silah bırakması ve entegre edilmesi ile yabancı milislerin ülke dışına çıkarılması söz konusu olduğunda Hafter -ve dolayısıyla Wagner- yani Rusya tarafının oyun bozanlık yapacağını şimdiden ifade etmek mümkün. Hükümet bir yandan bu netameli konuları planlarken öte yandan kısa vadeli acil ihtiyaçların giderilmesine odaklandı. Bu konular arasında ülke çapında asayişin sağlanması, elektrik kesintileri, yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele ve yerel hizmetler ön plana çıkıyor.

Bütün bu zorluklarla başa çıkmak ve ülkeyi yıl sonundaki seçimlere hazırlamak amacıyla hükümet, uluslararası aktörler nezdinde de girişimlerde bulunuyor. Muhatapları da yeni dönemden istifade etmek için yoğun bir çaba içine girmiş durumda.

Geçiş hükümeti ve uluslararası aktörlerin tutumu

Geçiş hükümetinin kurulmasının ardından özellikle Batılı üst düzey hükümet temsilcilerinin ardı ardına Libya’ya “üşüştüklerini” ifade etmek mümkün. Özellikle Fransa ve İtalya’nın hızlı bir şekilde yeni duruma adapte olduklarını ve jenerik ifadelerle hükümete ve yol haritasına desteklerini açıkladıklarını görüyoruz. Amaçları elbette ülkenin yeniden inşasından ve yer altı zenginliklerinden mümkün olduğunca fazla pay kapabilmek. Halbuki Fransa aynı amaçla Hafter’i destekleyerek iç savaşın kızışmasında etkili olan aktörlerden birisiydi. İtalya ise ikili oynamaktaydı. Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanları sınırlandırılması anlaşmasını baltalamak amacıyla Hafter’e her türlü desteği veren Yunanistan ise yine bu amacının peşinden koşuyor. Libya’nın Atina Büyükelçisi olduğu dönemde Muhammed Yunus el-Menfi’yi istenmeyen adam (persona non grata) ilan eden Yunanistan, Menfi’yi Libya Başkanlık Konseyi Başkanı olarak muhatap almak durumunda kaldı.

Bu tabloya karşın Abdulhamid Dibeybe hükümeti ise geçiş sürecini ve yeniden inşa çabalarını merkeze alarak hareket ediyor. Ülkenin normalleşmesini sağlayacak yol haritasını uygulayabilmek amacıyla gayet rasyonel bir şekilde bütün taraflarla ilişkilerini güçlü tutuyor.

Üst düzey Libyalı yetkililer bu yeni dönemi “bir tür ekonomik savaş” olarak adlandırıyorlar. Başka bir deyişle birçok ülkenin Libya’yı bir “pasta” olarak gördüklerini ve bu pastadan azami bir şekilde yararlanmanın peşinde olduklarını ifade ediyorlar. Hatta bazı ülkelerin Libya’yı kırılgan bir durumda tutarak çıkarlarını devam ettirmenin peşinde olduklarını kaydediyorlar. Kısacası Libya krizine müdahil olan bütün aktörlerin çıkarlarını yeni şartlarda devam ettirmenin peşinde olduklarının farkındalar.

Bu tabloya karşın Abdulhamid Dibeybe hükümeti ise geçiş sürecini ve yeniden inşa çabalarını merkeze alarak hareket ediyor. Ülkenin normalleşmesini sağlayacak yol haritasını uygulayabilmek amacıyla gayet rasyonel bir şekilde bütün taraflarla ilişkilerini güçlü tutuyor. Bu anlamda etkili bir denge siyaseti izleyen yeni Libya hükümetinin Türkiye ile ilişkilere özel bir önem atfettiğini ifade etmek mümkün.

Türkiye’nin pozisyonu

Libya Başbakanı Dibeybe’nin kalabalık bir heyetle Türkiye’yi ziyaret etmesi bu anlamda fazlasıyla önemli bir gösterge. Bu ziyaret Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Libya’da attığı adımların stratejik ve uzun vadeli kazanımlara dönüşmeye başladığını gösteriyor. Libya’nın toparlanması ile Türkiye-Libya ilişkilerinin derinleşmesi birbirini besleyen iki süreç olarak ilerledi. Gerek uluslararası gerekse Libya içindeki üçüncü tarafların provokasyonlarına rağmen, Libya toparlandıkça ilişkiler ilerledi ve iki taraf için de kazanca dönüştü.

Libya hükümeti Hafter tehdidinin bertaraf edilmesinde de geçici hükümetin kurulmasında da bundan sonra yol haritasının uygulanmasında da Türkiye’nin taşıdığı önemin farkında. Kısacası geçmişi hatırdan çıkarmazken geleceğe odaklanıyor.

Türkiye ile Libya hükümeti arasındaki bu sinerjiyi sağlayacak mekanizmanın kurulması kolay olmadı, devam etmesi de hassasiyet gerektiriyor. Bu işbirliğinin her iki ülkenin yoğun baskı altında ve önemli tehditlerle yüz yüze olduğu bir dönemde kurulduğunu unutmayalım. Libya açısından tehdit Hafter diktasının bütün ülkeye hâkim olması ve ucu bucağı kestirilemeyecek yeni bir şiddet dalgasının yeniden başlamasıydı. Türkiye açısından en önemli tehdit ise Doğu Akdeniz’de kendisine karşı kurulan koalisyon tarafından kıskaca alınmasıydı. Türkiye ile Libya arasındaki işbirliği bu tehditlerin bertaraf edilmesi amacına yönelikti ve başarılı oldu. Benzer tehditlerin tekrar ortaya çıkabileceğinin farkında olan iki ülke ilişkilere özel bir önem atfediyor.

Libya Başbakanı’nın dört yardımcısı, dokuz bakan ve üst düzey güvenlik bürokratları ile Türkiye’ye çıkarma yaptığı ve benzerine rastlanmayan ziyaret de bu durumun en somut göstergesi. Bu ziyaretin zamanlaması ve icra ediliş şekli Türkiye-Libya ilişkilerinin bundan sonra hangi düzlemde yürütüleceğine işaret ediyor

Libya hükümeti Hafter tehdidinin bertaraf edilmesinde de geçici hükümetin kurulmasında da bundan sonra yol haritasının uygulanmasında da Türkiye’nin taşıdığı önemin farkında. Kısacası geçmişi hatırdan çıkarmazken geleceğe odaklanıyor. İç savaş döneminde hükümet ya da Hafter yanlısı bir tavır takınan ülkelerin stratejilerini ve Libya’daki ağırlıklarını tartarak ilerliyor. İster yakın geçmişte oynadığı role ister ülkedeki ağırlığına ve gelecekteki olası rollerine bakalım, Türkiye’nin Libya hükümeti nezdinde ayrıcalıklı bir konumda yer aldığını ifade etmek mümkün.

Libya Başbakanı’nın dört yardımcısı, dokuz bakan ve üst düzey güvenlik bürokratları ile Türkiye’ye çıkarma yaptığı ve benzerine rastlanmayan ziyaret de bu durumun en somut göstergesi. Bu ziyaretin zamanlaması ve icra ediliş şekli Türkiye-Libya ilişkilerinin bundan sonra hangi düzlemde yürütüleceğine işaret ediyor. Bu ziyaret sırasında ele alınan konular ve imzalanan beş anlaşma da bu durumu teyit ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kasım 2019’da imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasına atıfta bulunması ve “Libya'nın egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması, Libya halkının refahı öncelikli hedefimizdir” sözleri, iki ülke ilişkilerinin geleceğine ve Türkiye’nin önümüzdeki dönemde oynayacağı role işaret ediyor.

Stratejik bir alan olarak güney bölgesi

Bu ilişki biçimi Libyalı yetkililerin beklentilerini de etkiliyor. Ülkenin alt yapı/üst yapı, siyasi ve kurumsal inşasında Libyalı yetkililer kendilerini bekleyen zorlukların da Türkiye’nin yapabileceği katkıların da farkındalar. Bu anlamda bugüne kadar Trablus merkezli batı bölgesinde etkin olan Türkiye’nin güney bölgesinde de etkin olabilecek araçları devreye sokması gerekecektir. Libya’nın toplumsal ve siyasi bütünlüğü açısından bölgeler (doğu-batı-güney) arasında her anlamda bir senkronizasyon gerekli. Her bölge Libya’nın bütünlüğü içinde değerlendirilmeli. Nitekim hükümet kurulurken bu duruma ciddi bir önem atfedilmişti. Benzer bir ehemmiyetin yeniden inşa sürecinde de gösterilmesi gerekiyor.

Sonuç olarak günden güne derinleşen Ankara-Trablus ilişkileri Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Libya'da başat aktör haline gelmesinde rol oynuyor. Türkiye’nin adım adım ördüğü ve stratejik kazanıma çevirdiği bu sürecin yeni şartlara uygun bir şekilde devam etmesi gerekiyor.

Özellikle güney bölgesi Afrika’ya açılan kapı olması dolayısıyla sahip olduğu stratejik önem bakımından yeni açılım bölgesi olarak değerlendirilebilir. Türkiye’nin bu bölgeye öncelikli olarak Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Kızılay, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) gibi yumuşak güç araçlarıyla katkı yapması ve ekonomik kalkınma alanı olarak görmesi iyi bir başlangıç olacaktır.

Sonuç olarak günden güne derinleşen Ankara-Trablus ilişkileri Türkiye'nin Doğu Akdeniz ve Libya'da başat aktör haline gelmesinde rol oynuyor. Türkiye’nin adım adım ördüğü ve stratejik kazanıma çevirdiği bu sürecin yeni şartlara uygun bir şekilde devam etmesi gerekiyor.

[Orta Doğu’da otoriteryenizm, demokratikleşme, asker-sivil ilişkileri alanlarında çalışan İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Veysel Kurt aynı zamanda SETA Stratejik Araştırmalar Direktörlüğü’nde görev yapmaktadır]

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!
15
açık
Günün Anketi Tümü
Ali Koç mu? Aziz Yıldırım mı?
Ali Koç mu? Aziz Yıldırım mı?
Namaz Vakti 29 Nisan 2024
İmsak 04:20
Güneş 05:58
Öğle 13:06
İkindi 16:56
Akşam 20:05
Yatsı 21:37
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 34 89
3. Trabzonspor 34 58
4. Başakşehir 34 52
5. Beşiktaş 34 51
6. Kasımpasa 34 49
7. Rizespor 34 49
8. Alanyaspor 34 48
9. Sivasspor 34 48
10. Antalyaspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Kayserispor 34 40
13. Samsunspor 34 39
14. Ankaragücü 34 38
15. Konyaspor 34 36
16. Gaziantep FK 34 34
17. Hatayspor 34 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 34 30
20. İstanbulspor 34 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 32 72
2. Göztepe 32 66
3. Sakaryaspor 32 57
4. Kocaelispor 32 55
5. Ahlatçı Çorum FK 32 55
6. Bodrumspor 32 53
7. Boluspor 32 50
8. Bandırmaspor 32 47
9. Gençlerbirliği 32 47
10. Erzurumspor 32 44
11. Keçiörengücü 32 39
12. Manisa FK 32 37
13. Ümraniye 32 37
14. Şanlıurfaspor 32 34
15. Tuzlaspor 32 34
16. Adanaspor 32 33
17. Altay 32 15
18. Giresunspor 32 7
Takımlar O P
1. Arsenal 35 80
2. M.City 34 79
3. Liverpool 35 75
4. Aston Villa 35 67
5. Tottenham 33 60
6. M. United 34 54
7. Newcastle 34 53
8. West Ham United 35 49
9. Chelsea 33 48
10. Bournemouth 35 48
11. Wolves 35 46
12. Brighton 34 44
13. Fulham 35 43
14. Crystal Palace 35 40
15. Everton 35 36
16. Brentford 35 35
17. Nottingham Forest 35 26
18. Luton Town 35 25
19. Burnley 35 24
20. Sheffield United 35 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Girona 33 71
3. Barcelona 32 70
4. Atletico Madrid 33 64
5. Athletic Bilbao 33 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 33 49
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 33 45
10. Getafe 33 43
11. Osasuna 33 39
12. Deportivo Alaves 33 38
13. Sevilla 33 38
14. Las Palmas 33 37
15. Rayo Vallecano 33 34
16. Mallorca 33 32
17. Celta Vigo 33 31
18. Cadiz 33 26
19. Granada 33 21
20. Almeria 33 14