Türkiye Ekspres Haber | Son Dakika | Güncel Haberin Adresi

Cem Karaca'nın Tamirci Çırağı şarkısının yürek burkan hikayesi

KÜLTÜR SANAT

Cem Karaca’nın hayatta olduğu zaman verdiği röportajlarında sürekli bahsettiği ve onun hemen her şarkısında kendine özgü ve hayata bakış açısı mevcuttur. Bugün, “İşçisin sen işçi kal” dediği, aslında bir imkansız aşkı anlattığı “Tamirci Çırağı”nın hikâyesini tüm zamanların en iyi Cem Karaca şarkılarından biri kabul ediliyor.

“Tamirci Çırağı” esasında bir aşk hikâyesi. Çalıştığı tamirhaneye arabasını getiren bir kıza görür görmez aşık olan bir tamircinin öyküsü. Tamirci, bu güzeller güzeli kıza vurulur, onu tekrar göreceği gün saçlarını arkası puslu bir aynada tarar. Ve ustasına “Bugün tulumları giymeyeyim” der. Onun yanında kendisini kötü hissetmek istemez. Ancak kız, üst sınıfa mensuptur, yani “zengin kızı”dır. Kızın güzelliği, şıklığı ve kibirli tavrı şarkının pek çok yerinde vurgulanır. Kız arabasını almaya gelince ona kapıyı açar, ama kız sinirlenir ve “Kim bu serseri?” diye sorar. Ve arkasına bile dönüp bakmadan basıp gider. Ustası, kalbi kırık çırağına “Unut romanları” der: “İşçisin sen işçi kal, giy tulumlarını.” 

Dönemin ünlü aşk romanlarına atıfta bulunan bu eseri Cem Karaca bir röportajında şöyle anlatıyor:

“O dönem benim bir deniz motorum vardı. Motorun sürekli orası bozuluyor, burası bozuluyor. Şarkıda babacan bir usta vardır. Çırağının sırtına vurur falan filan… Öyle babacan ustadır ama arada ‘Oğlum 15’i 16’yı getir bakalım’ diye bağırır. Benim bu şarkıyı yaptığım yıllar 73- 74 yılları. Öyle bir serüvenin sonunda, orada aşırı horlanan, paylanan bir tamirci çırağı tanıdım. Motorun bir parçasını götürdüğüm ya da bir parçasını değiştirmeye götürdüğüm dükkanlardan birinde. Ondan sonra hikayeyi kurguladım. Esasında fakir çocuk zengin kız öyküsü vardır ya Yeşilçam’daki. ‘Hanımefendinin şoförü’ gibi. İşte bu, hikayenin sinemaya çekilmiş değil de şarkıya dönüştürülmüş bir halidir. Ama kendi içinde bir ilk olduğu için çok ilgi çekti. Nereye gitsem, nerede konser versem insanlar ısrarla ‘Tamirci Çırağı’nı söylememi istiyorlar. Oysa o dönem şarkıya yüklenen bakış estetik olmaktan ziyade politikti. ‘İşçisin sen işçi kal’ deyince ben Karl Marx’mışım gibi yaklaşıyorlardı. Tamam politik bir motif var, ama bu benim her şarkımda vardır.”

İLHAMI VEREN KİŞİ ORHAN GENCEBAY OLDU

“Tamirci Çırağı”nın öyküsündeki ilhamı ise Cem Karaca’ya veren kişi Orhan Gencebay. Karaca, 1975 tarihli TV’de 7 Gün dergisine Orhan Gencebay şarkılarındaki “gariban” vurgusundan bahsediyor. Ancak Karaca, “Benim için sadece gariban değil, onun gariban kalış nedenleri de önemli” diyor. 

Cem Karaca bu şarkının sözlerini yarım saatte kaleme aldığını söylüyor. Bunu önce bir şiir olarak yazmış. Sonra sesli okumuş ve bu şiirin bir bestesi olması gerektiğini düşünmüş. Sonrasında da her şey çorap söküğü gibi gelmiş arkasından… 

Şarkıyı ilk dinlettiği kişi babası Mehmet Karaca olmuş. Babası yüzünü buruşturmuş ve şarkıyı beğenmediğini söylemiş. Gerekçesini de şu şekilde açıklamış: “Sen bu tip ilişkilerden değil, tatlı aşktan, meyden, sazdan, sözden bahsetmelisin. Şarkıcı bunu yapmalıdır. Eğlendirmelidir. Zaten her gün binbir dertle üzülen toplum, bir de şarkıya üzülmemelidir.” Ancak Cem Karaca babasını dinlemediğini ve “Tamirci Çırağı”nı bir şarkı haline getirdiğini anlatıyor. 

Cem Karaca Kimdir?

Muhtar Cem Karaca 5 Nisan 1945’de Ìstanbul’da dünyaya geldi.Toto Karaca ve Mehmet Karaca’nın ilk çoçuğudur. Tiyatro ve Müzik ile birlikte iç içe büyüyen Cem Karaca’nın müzik ile ilk tanışması annesinin teyzesi Rosa’nın Cem Karacaya piyano notaları ve piyano nağmeleri öğretmesi ile olmuştur. 14 yaşında Ìzmir’de tatildeyken aşık olduğu kızı etkilemek için Johnny Guitar adlı şarkıyı söyleyen Cem Karaca, annesi Toto Karacay’ı daha çok etkiler. Cem Karaca’nın müziğe olan yatkınlığını gören Toto Karaca, oğlunun müziğe yönelmesinde büyük rol oynamıştır.

Profesyonel müzik hayatının ilk dönemlerinde Rock n Roll tarzı çalışmalarıyla bilinen Cem Karaca 1963 senesine doğru “Dinamitler” adı altında arkadaşları ile kurduğu grupla sahne almaya başladı. Ayni sene “Dinamilter” grubunun dağılmasının ardından “Bekledikleriniz” ile geri döndü Cem Karaca. Bir iki ay süren “Bekledikleriniz” grubunu Gökçen Kaynatan’ın grubu izledi. Gökçen Kaynatan’ın grubuyla müzik hayatını sürdüren Cem Karaca, gruptan ayrıldıktan sonra bir süre tiyatro ile ilgilendi. Müzikten kopmak istemeyen Cem Karaca 1964 yılında “Cem Karaca – Jaguarlar” grubunu kurdu. 1967 – 1969 yılları arasında Apaslar grubu, Hürriyet gazetesinin düzenlediği altın mikrofon yarışmasında ikinci olarak büyük bir başarıya imza attı. Apsalar’ı Kardaşlar grubu izledi. Kardaşlar Dadaloğlu çalışmasıyla büyük başarı elde etti. Kardaşlar grubundan ayrılan Karaca, Moğollar grubu ile çalışmalarını sürdürdü. Moğollar grubunun dağılması Cem Karaca’nın Dervişan grubunu kurmasına yol açtı.

1961'de Hamlet'te oynayarak tiyatroya ilk adımını attı. 1964'te Münir Özkul'un oynadığı General Çöpçatan oyunu ilk büyük tiyatro çalışması oldu. 1965'de askerliği sırasında askeriyede Cahit Atay'ın Pusuda ve Aziz Nesin'in Toroslar Canavarı oyununu yönetti ve oynadı. Aynı dönem İstanbul Tiyatrosu'nda sergilenen "Anahtarı Bendedir" adlı oyunu Türkçeye çevirdi ve oynadı. Uzun bir süre tiyatroya ara veren ve Püsküllü Moruk oyununun müziklerini yapmak dışında tiyatroyla ilgilenmeyen Karaca, 1987'de Almanya'da çıkardığı Die Kanaken albümündeki şarkıların işlendiği Ab'in den Orient-Express oyununun Kuzey Ren Westfalya Eyalet Tiyatrosu'nda oynanan "Die Kanaken" adlı versiyonunda annesi Toto Karaca ile beraber oynadı.

Cem Karaca, 1970'de ilk ve tek başrol filmi olan Kralların Öfkesi'nde oynadı. Uzun süre beyaz perdeden uzak duran Karaca, 1999'da Kahpe Bizans da Karaca Abdal adlı bir ozan rolünde rol aldı ve filmin müziklerinden bazılarını seslendirdi. Karaca, 1990'da Bir Milyara Bir Çocuk adlı Müjdat Gezen dizisinde rol aldı. Bunun dışında 2001'de Yeni Hayat adlı dizide onur konuğu olarak yer aldı. Aynı sene Avcı adlı dizide Dem Baba rolünü oynadı.

8 Şubat 2004 sabahında, solunum ve kalp yetmezliğine bağlı olarak ağır bir kalp krizi geçirdi. Uygulanan tüm müdahalelere rağmen kaldırıldığı Bakırköy Acıbadem Hastanesi'nde 59 yaşında hayata gözlerini yumdu. 9 Şubat 2004'de Üsküdar Seyyit Ahmet Deresi Camii'nde kılınan cenaze namazın ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda babası ile aynı mezara defnedildi.

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.