Türkiye Ekspres Haber | Son Dakika | Güncel Haberin Adresi

Ne vereyim abime?

GÜNDEM

Yeni Şafak Yazarı Serdar Tuncer yazdı: Ne vereyim abime?

Ortada bir masa var, köşesiz. Masanın etrafında dört sandalye. İlk bakışta birbirinin aynı gibi. Sandalyelerden arta kalan yerlere öylesine bırakılıvermiş bir kaç tabure. Oraya konulmuş gibi değil de unutulmuş gibi. Birazdan burada mühim bir mesele konuşulacak.

İçeri iki kişi giriyor, birinin elinde farklı bir sandalye var, koltuk gibi, değiştiriyor sandalyelerden birisini onunla. Diğer adam taburelerden ikisini masaya yaklaştırıyor. Çıt yok, mesele derin belli ki, anlarız birazdan.

Kapıların kapandığını gören farklı koltuk istihzasını saklayamayan bir yüz ifadesiyle sağındaki sandalyeye dönüp, başbakanlık sizindir diyor, az kaldı, çok yakışacak size, iyi olacaksınız. Sağdaki sandalye, yüzünde bir ‘Rabbi yessir’ bile okunmayan koltuğa bakıp zoraki teşekkür ediyor, bir gözü hâlâ telefonda.

Sandalyelerden birisi söze giriyor: Sistem değişmese sen başbakan olamazsın, sistem değişse biz bir daha iktidar olamayız, nasıl olacak bu iş? Taburenin birisi gülerek lafa karışacakken diğer tabure dürtüyor yavaşça onu, sus diyerek. Depreşiyor tabure, az daha sallansa koltuk olacakmış gibi hissediyor kendisini. Tabureyken bile diğer sandalyelerden daha güzelsem kim bilir koltuk olsam daha ne kadar güzelleşirdim diyor. Farklı koltuk hafiften bir öksürüyor, genzini temizler gibi, anlıyor tabure.

Sağdan ikinci sandalye derinlere dalıyor: Çapsız biri aday olsa seçilemez diyor, karizmatik birini aday yapsak devredeceği yetkiyi bile bile niye çıksın ortaya, devretmese bu sandalyeyi kim zaptedecek, devretse kimse zaptedemez öbür sandalyeyi, öyle olacaksa bunun anlamı yok, böyle olmayacaksa onun anlamı kalmıyor, neyse amaan, ülkeyi biz mi kurtaracağız? Gülüşüyorlar.

Gelince ne yapacağımızı şimdiden konuşmanın anlamı yok diyor farklı koltuk, göndermek için ne yapacağız ona karar verelim. Hak veriyorlar, öyle ya her şeyin bir vakti var! Soldaki sandalye itiraz ediyor bu duruma, olmaz öyle diyor şimdiden konuşalım, adını koyalım aramızda. Kim Cumhurbaşkanıdır, başbakan kimdir beni bağlamaz, ben ne alacağım? Suskun tabure, ama efenim diyor siz böyle yaparsanız biz yol alamayız ki! Soldaki sandalye kızıyor, haydi bunlar bana mecbur diyor istediklerini almak için, ben de alacaklarım hatırına bunları idare ediyorum, sen kim oluyorsun da söze karışıyorsun. Diğer tabure yan çıkıyor arkadaşına, ekonomi düzelecekse o lazım bize diyor, böyle davranamazsınız.

Farklı koltuk yatıştırmak istiyor gergin havayı, arkadaşlar diyor gelin daha önce yaptığımız gibi yapalım. Ne diyorlardı ona… Hah buldum, talimliyiz nasılsa, daha önce yaptık yine yaparız. Olur diyorlar hepsi birden akışlayarak. İBB’deki gibi mi, diye sırıtarak ellerini oğuşturuyor soldaki sandalye. İBB’yi duyan sağdaki sandalye derin bir iç çekiyor, Fatih’i İstanbul’a girerken görmüşçesine. Haydi diyorlar, son kiii, üç.

Ezan okunuyor o sıra, sağdan ikinci sandalye müsaade isteyerek kalkıyor masadan. Sağdaki sandalyenin tam o sıra telefonu çalıyor, alo diyor gülümseyerek, iyiyim iyi diyor, cama doğru yürürken. Taburenin biri gözlerini kapatıp gelecek hayali kuruyor, diğeri kulaklarını tıkayıp deva oluyor arkadaşının dertlerine. Soldaki sandalye etrafı dikkatle süzüp eğiliyor farklı koltuğun kulağına, başlıyorlar fısıldaşmaya:

-Sadece Kültürdür, Milli Eğitimdir yetmez bize, biliyorsun.

-Ne yapacağız İç İşlerini de mi verelim?

-En azından Bakan yardımcılığı...

-Ülke ayağa kalkar yahu

-Sen halledersin, anlamaz kimse.

-Milli Savunmayı da

-Yok daha neler!

-Şaka şaka. Operasyonlar dursun, yeter bize. Suriye’den çık, Irak’a karışma. Bir de o İHA’dır, SİHA’dır durmaları lazım.

-O kolay

-Bütçeden sağlam pay isteriz, iş adamlarımız bekliyor, ihaleler filan.

-Onu da hallederiz.

-Gençlik Spor?

-En kolayı o.

-Adalet Bakanlığında hevallere kadro isterim. Orası mühim. Mahkemedir, vergidir, işlerimiz var dağlarda, biliyorsun.

-Bilmem mi, hele şu işi halledelim önce.

-Apo’yu da isteriz.

-Başka ne kaldı ülkenin tapusunu da verelim mi?

-Bak benimle dalga geçme, sen bu adamdan kurtulmak istiyor musun istemiyor musun?

-Dur, dur sana da şaka yapılmıyor, bakacağız hepsine diyorum, dur biraz.

-Bunlar laf etmesin sonra

-Ne laf edeceklermiş. Birisi konuşacaklarımızı duymamak için namaza kalktı, öbürünün telefonu tam zamanında çaldı buldu bahanesini. Birisi öyle bir şey konuşulmadı diye yemin edecek, öbürü bizim olduğumuz yerde böyle şey konuşulamaz deyip racon kesecek.

-Ya tabureler?

-Amma yaptın! Baksana şunlara, birisi gözünü kapamış diğeri kulağını, sandalyecilik oynuyorlar.

-Hahahaaa!

Olur mu öyle şey demeyin hemen! İBB’de ayyuka çıkan HDP kadrolaşmaları, HDP’li milletvekillerinin yakınlarına verilen ihale söylentileri şayet doğruysa yerel seçimlerden önce İstanbul’da bu mizansenin fazlası oldu bile! Bir farkla gerçi: konuşan sandalyeler değildi, ha bir de tabureler ortalıkta yoktu henüz.

Dert edecek bir şey yok gerçi, hele bir gelsinler ekonomiyi düzeltecekler!

(YENİ ŞAFAK GAZETESİ)

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.