Bu bağlamda eğitim, modern toplumun hem taşıyıcısı hem de kurucusudur. Antik çağlardan itibaren eğitim, insanın yetkinleşme yolculuğununbir aracı olarak görülmüştür. Modern dönemde eğitim, bireyin ve bütün bir toplumun dönüşümünde merkezi bir rol üstlenmiştir.
Bu makale, eğitimin modern toplumla ilişkisini, felsefi ve sosyolojik perspektiflerden ele alarak tartışmayı amaçlamaktadır. Burada temel sav şudur: Eğitim, modern toplumun yalnızca bir alt kurumu değil; onun varlık koşullarının başlıca zemini, rasyonel ve etik düzeninin kurucu unsurudur.
1. Modernlik ve Eğitimin Rasyonel Temeli
Kant’ın Aydınlanma Nedir? (1784) adlı metninde vurguladığı gibi, eğitim bireyin “kendi aklını kullanma cesareti”ni edinmesinde bir araçtır. Weber’in (Ekonomi ve Toplum, 1922) rasyonelleşme kavramı ise eğitimin modern toplumdaki kurumsal düzenle ilişkisini açıklamaktadır. Eğitim, bireyleri bürokratik ve toplumsal yapılarla uyumlu hale getirirken aynı zamanda özgür düşüncenin de zeminini oluşturur. Düşünen, sorgulayan, araştıran birey toplumsal dönüşümün de referanslarını oluşturur.
2. Eğitim ve Toplumsal Düzen
Durkheim, Eğitim ve Sosyoloji (1922) eserinde eğitimi “toplumun kendisini yeniden üretme süreci” olarak tanımlar. Ona göre eğitim, kolektif bilinci güçlendirir ve toplumsal normların kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlar. Modern toplumlarda eğitim, toplumsal bütünleşmenin en güçlü araçlarından biri olmakla birlikte bireysel özgünlüğün korunmasında da kritik bir işlev görür. Toplumsal yapının insanların taleplerine uygun şekilde ve adaletli bir şekilde yürütülebilmesi eğitimli ve özne bireylerle mümkündür. Toplumun kendini geliştirip dönüştürmesi yeni teknolojileri kullanabilme becerisine bağlıdır, eğitim bu anlamda teknolojiyi kullanabilen bireyler, teknokratlar yetiştirir.
3. Eğitim, Demokrasi ve İletişim
Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı (1981), eğitimin demokratik toplumun temel taşı olduğunu savunur. Eğitim, yalnızca bilgi aktarımı değil; aynı zamanda eleştirel düşünmenin, rasyonel tartışmanın ve kamusal aklın inşasıdır. Bu nedenle demokratik yurttaş, eğitim aracılığıyla iletişimsel rasyonalitenin bir öznesi haline gelir. Bireyin zaman ve birikim açısından oluşturduğu potansiyel, toplum için de son derece kıymetlidir. Aktarma işlevinin yanında, sentez, düşünsel eleştiri ve bilimsel, kültürel üretim eğitim sayesinde gerçekleşir. Bilim insanın düşünme kapasitesini artırdığı gibi gelişim için yeni imkanlar sunar. Bugün inovasyon, uzay teknolojileri, iklim mühendislikleri gibi alanlarda büyük devrimler yaşanmaktadır. Eğitim ve akademi aynı zamanda bu alanlara odaklanmaktadır
4. Eğitim, Teknoloji ve Bilgi Toplumu
Manuel Castells’in Ağ Toplumunun Yükselişi (1996) adlı eseri, bilginin modern toplumdaki merkezi rolünü ortaya koyar. Eğitim, dijitalleşmeyle birlikte bilgiye erişimi hızlandırsa da bilgi eşitsizliklerini derinleştirme potansiyeli taşır. Teknoloji, bir yandan özgürleştirici öğrenme fırsatları sunarken, diğer yandan bireyi algoritmik denetim mekanizmaları içine çeker.Böylece devasa bir veri tabanı, ağ kurulmuş olur, artık bilgi evreni insanların içinde neredeyse kaybolduğu bir düzeye ulaşır. Bilim insanları çağın bu baş döndürücü hızına yetişmekte sorun yaşamaktadır. İnsan da bu değişime ayak uydurma konusunda benzer bir konumdadır. Mevcut eğitim istemlerinin neredeyse aylık olarak kendilerini yenilemeleri, resetlemeleri gereken alanlar mevcuttur.
Sonuç olarak; Eğitim, modern toplumun özünü yansıtan bir aynadır. Bir yandan rasyonaliteyi, ilerlemeyi ve özgürlüğü temsil ederken, diğer yandan, eşitsizliği ve disiplinci düzeni üretme konusunda zemin oluşturabilir; ancak giderek düşünsel açıdan zenginleşen birey daha iyi bir dünyanın mümkün olabileceğinin de farkındadır. Bu nedenle arayış, sonsuza kadar kendini inşa edecektir. Bu çift yönlü işlev, modern eğitimin en temel paradoksudur. Modern toplum, eğitim olmadan var olamaz; fakat eğitim, toplumun kendi iç çelişkilerini yeniden üretir. Dolayısıyla eğitimin modern toplumla ilişkisi tek boyutlu değil; felsefi, sosyolojik ve politik açılardan katmanlı bir biçimde okunmalıdır. Eğitimhem özgürlüğün hem de toplumsal kalıpların aracıdır hem toplumsal bütünleşmenin hem de ayrışmanın kaynağıdır. Bu çelişkiler, modern toplumun geleceğini şekillendirecek en önemli tartışma alanlarından biri olmaya devam edecektir.Önemli olan toplumun kendini üretirken hep daha iyiye ve daha güzel olan yolculuğunu, rotasını kaybetmemesidir.
Ferman Salmış